İçeriğe geç

Kışkırtılmış Erkeklik ve Bastırılmış Kadınlık

    “Başımızı kaldırmamız gerekiyor.”
    “Bize öğretilen yanlışlara karşı baş kaldırmamız gerekiyor.”
    “Bize söylenen yalanlara karşı baş kaldırmamız gerekiyor.”
    “Sevginin ayaklar altına alındığı bir çıkar dünyasında bizim daha çok baş kaldırmamız gerekiyor.”

    …ve ben başkaldırıyorum. 

    Ne kadar basit yorumlamış Erdal Atabek kitabında, kim bilir neler gördü gözleri, neler işitti kulakları, nelere şahitlik etti benliği ki “başını kaldır” ve “baş kaldır“ diyerek  haykırışını yazılarında yansıtmış. Ben de o, başını kaldırıp başkaldırı yapan bireylerden biriyim. Evet, cinsiyetim kadın fakat bireyim. Çünkü cinsiyetim benim bir özelliğim, argümanım, canlı organizma bedenimin bir aksesuarı. Acaba kaç kadın bunu bu şekilde sorgulayıp akledip algıladı ya da kaç erkek algıladı ? 

    Kışkırtmak kelimesinin, sözlük anlamı en basit anlatımla bir kimseyi bir fiili yapmaya sevk etmek, kötü bir fiili yapmaya zorlamak diye açıklanıyor. Peki, kim toplumda erkek denen birey türünü böyle bir hale soktu. Erkeği bu hale sadece erkekler sokmamıştır bence, hep beraber el birliği ile bu hezimet çukuru açılmıştır. Kadın denen tür erkeği de çoğaltır kadını da; aslında erklik de kadında, dişilik de kadında. Ne oldu da bu kadın bu farkındalığını kaybetti, ne yaşattılar, nerede ne yaşadı da yok oldu bu melekeleri? Tam tersini işlediler DNA’larına ki hezimet çukuru her gün, her coğrafyada, her kültürde, her toplulukta bir kürek boyu daha da derinleşiyor. Neden çukurdan yukarıya kimse başını kaldırıp bakmıyor? Baksa, ah bir baksa baş kaldırsa,  karanlığı eşelemekten alıkoysa bir an kendini, başını kaldırsa  aydınlığı gök yüzünü görse, neler fark eder belki! Sonsuz güzellikler güneş gibi yansır, yağmur gibi yağardı üzerine… Kim engelledi, onu bu güzelliklerden, hangimizin hangimiz üzerinde yüksek iradesi var? Bir ömür, o çukuru kazarak tüketilecek kadar kıymetsiz mi? 

    İçinde bulunduğumuz oyunu anlamak, kendimizi tanımak ve gerçekten yaşamak için başımızı kaldırıp, baş kaldırmalıyız. Bunu, birey ancak kendisi için kendi yapabilir. Bu cesaret eylemi bilinmeyeni bilinir, kaybolanları açık kılabilir.  Bence, korkulacak olan tek şey giderek yapay bir insan olmaktır. “ 

    Referans :

    Atabek, Erdal, (1998), Kışkırtılmış Erkeklik-Bastırılmış Kadınlık, İstanbul: Altın.

    https://dergipark.org.tr/en/pub/iusoskon/issue/9517/118909

    https://dergipark.org.tr/en/pub/tsh/issue/48480/614123

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir