İçeriğe geç

Tarımda Kadın Emeği

    Ülkemizde, insan merkezli işgücü piyasalarında kadınların ve erkeklerin eşit katılımını hatta denk katılımını görmek mümkün değildir. Esasında bu fotoğraf dünya genelinde de bu yansıdadır. 

    Dünya nüfusunun hemen hemen yarısını kadın nüfusu oluşturduğu halde kadın ilk kez sanayi devrimi ile birlikte işgücü statüsüne alınmıştır. Kadınlar işçi statüsünde emek harcarken önceki asli sorumluluğu olan soyun yenilenmesini ve hane fertlerinin bakım sorumluluğunu devam ettirmiştir. Tarihsel döngüye de bakıldığında, 50 yıl öncesine de bakıldığında, günümüze de bakıldığında; kadın olmaktan kaynaklı önemli eşit ve denk olmayan sürece girmiştir. Hatta buna mahkum bırakılmıştır. Hep karşılıksız emek harcamış, ailenin önemi de arttıkça namus kavramı ile doğurganlıkları, bedenleri birer mülk haline getirilmiştir. Söz hakları pasif bırakılmıştır. Bütün bunlara rağmen günümüzde statü kazanan ve bunları koruyan kadınlarımızın da sayısı azımsanmayacak kadar yoğunken, bir taraftanda özellikle tarımsal kırsal bölgelerde yaşayan sayı ve oran olarak büyük çoğunluk oluşturan kesim var. Halen 150 yıl öncesinin atmosferini yaşıyorlar, yaşamaya mecbur bırakıyorlar. Bu süreç eğitimli kadın – eğitimsiz kadın sınıflandırmasını da ortaya çıkarıyor. Eğitimsiz kadın tıpkı yukarıda saydığım gibi namus kavramı ile mülk ve emtia halinde işlev görüyor. Türkiye’de tarımda gezici ve geçici olarak çalışan kadınların çoğunluğu bu kategoriyi oluşturuyor. Maalesef ki sayıları hakkında resmi net bir veri çıkarılamıyor. Kendi mülklerinde çalışan kadınların da durumu bunlardan farklı değil.

    Veriler, kadınların tarımsal faaliyetlere katılımında artış olduğunu göstermektedir. Bütün bunlara rağmen kadınlar tarımsal üretimin her aşamasında emek vermiş olsalarda bunun hakedişini tam alamamaktadır. Kayıtlı bir çalışma sistemi olmayan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan bu döngüde kendi kaderini nesline aktararak dönüp duruyorlar. 

    Eski ataerkil aile düzeninin hakim olduğu dönemlerde, savaşlardan elde edilen ganimetlerin büyük bölümü kadınlar oluştururmuş. Kadın kölelerde erkek kölelerle aynı oranda performans gösterir ve kadın köle erkek köle arasında ayrım yapılmazmış. Ailenin erkeği de onların mutlak hakimiymiş. Şimdi, ne kadar modern zamanda yaşıyoruz desek de ataerkil düzen bu tabloyu hanesindeki öz kadın ve kızlarına evirmiş, kendine namus kilidiyle bağladıkları kızlarını ve kadınlarını kölelikten azat etmiş. 

    Referanslar:

    https://www.proquest.com/openview/ed107683c4fe34898526c74593570715/1?pq-origsite=gscholar&cbl=2026366&diss=y

    https://openurl.ebsco.com/EPDB%3Agcd%3A16%3A13117008/detailv2?sid=ebsco%3Aplink%3Ascholar&id=ebsco%3Agcd%3A96737135&crl=c

    https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/18886


    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir